İsrail, uzun yıllardır devam eden abluka ile hem Filistin topraklarını hem de bu topraklarda yaşayan on binlerce insanın hayatını derinden etkileyen bir politika izliyor. Son dönemde yapılan bir araştırmaya göre, bu abluka nedeniyle hayatını kaybeden çocuk sayısı 66’ya ulaşmış durumda. Uluslararası alanda yankı uyandıran bu durum, sadece Filistin'de yaşayan çocuklar için değil, tüm dünya için bir utanç kaynağı olarak öne çıkıyor. Masum çocukların hayatlarını kaybetmesi, karmaşık bir siyasi çekişmenin en derin ve acı sonuçlarını gösteriyor.
İsrail'in Filistin'e uyguladığı abluka, yüzyılı aşkın süredir devam eden çatışmanın bir parçası olarak görülüyor. Bu çatışma, yüzlerce yıllık tarih, din ve coğrafya gibi karmaşık faktörlerin bir sonucudur. Ancak bu savaşta en çok etkilenen grup çocuklar oluyor. Onlar, ne yazık ki, bu savaşın gerçek kurbanları olarak hayatlarını kaybediyorlar. İnsan Hakları İzleme Örgütü ve UNICEF gibi kuruluşların raporları, abluka nedeniyle sağlık, eğitim ve temel ihtiyaçlarda yaşanan zorlukların çocukların hayatını nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor.
66 çocuğun yaşamını yitirmesi, brüt bir şekilde insan hayatının değersizleştiğini gösteriyor. Bu çocukların her biri, geleceğin umudu, ailenin bir parçasıydı. Ancak savaş, ailelerin en sevdiklerini kaybetmesine neden oluyor. Ablukanın ağır koşulları; gıda, su, sağlık hizmetleri ve eğitim imkanlarına erişim gibi temel ihtiyaçların karşılanamaması, bu çocukların yaşam mücadelesini daha da zorlaştırıyor. Çocuklar, eğitim alamaktan, düzenli sağlık hizmetine erişimden mahrum kalıyorlar ve sonuç olarak, tüm bir nesil perişan oluyor.
Birçok uluslararası kuruluş, İsrail’in uyguladığı ablukanın sona ermesi çağrısında bulunuyor. Birleşmiş Milletler ve diğer insan hakları örgütleri, bu durumun bir an önce çözülmesi için harekete geçilmesi gerektiği konusunda duyarlılık gösteriyor. Ancak, Filistinli çocukların yaşadığı drama karşı yeterli düzeyde bir uluslararası tepki gelmiyor. Çocukların hayatlarına yönelik bu ihlaller, tüm insanlığa karşı bir sorumluluk taşımaktadır. Bizlere düşen, bu çocukların sesi olmaktır; onlara yardım etmek, insanlık onurunu savunmak ve uluslararası dayanışmayı güçlendirmektir.
66 çocuğun ölümü, uluslararası hukuk ve insan hakları ihlalleri açısından da büyük bir sorun teşkil ediyor. Bu çocuklar, sadece belirli bir coğrafyada değil, tüm dünyada dikkat çeken bir insan hakları ihlali tablosunun parçası. Sesini duyurmak ve sorunlarını dile getirmek, bu çocukların temel haklarını savunmak için kritik bir önem taşıyor. Sadece Filistin'deki bu çocuklar için değil, tüm dünyadaki çocukların daha iyi bir yaşam sürmeleri için elimizden geleni yapmalıyız.
Sonuç olarak, bu trajedi üzerinden geçerli mesajları çıkarmalıyız. İnsani ve vicdani bir sorumluluk olarak, toplumsal duyarlılığın arttığı bir dünya yaratmalıyız. Diğer çocukların da bu tür bir utanç ve acı yaşamaması için mücadele etmeliyiz. Barışın sağlanması, insanlık onurunun korunması ve çocukların geleceğinin güvence altına alınması adına, birleşmeli ve birlikte ilerlemeliyiz.